Kuzu Texie

Kuzu Texie. Kendisiyle gurur duyuyor.

Benim adım Texie ve inan bana, en maceracı kuzu ben olabilirim! Hadi, seninle tanışalım ve benim dünyamı keşfetmeye başlayalım.

Ben, Doğu Avrupa’da, yelkenli gibi rüzgârların savurduğu dağların, uçsuz bucaksız sahillerin ve mis gibi kokan gül tarlalarının olduğu bir yerden dünyaya geldim: Bulgaristan! Hem de öyle güzel bir yer ki, oraya her baktığında kendini bir masal dünyasında yaşıyor gibi hissedersin. Ve işte ben, bu harika yerin en yüksek dağlarından birinin zirvesindeki büyük bir çiftlikte doğdum: Eski Dağ, yani Stara Planina! Üstelik güneşin en parlak olduğu tepelerden birinde!

O çiftlikte pek çok dostum vardı. En yakın arkadaşım, çok tatlı ve biraz da obur, simsiyah bir manda olan Maria’ydı. Maria öyle sağlıklı otlar yerdi ki, sütü dağın her köyünde konuşulurdu! Lezzeti, dağın çok uzaklarında bile tanınan bir yıldızdı. Ama mandaların en güzel sütü, her zaman Maria’nın sütüydü! Onunla dağlarda koşmayı, güneşin altında çimenlerde yayılmayı çok severdim.

Bir de Boyan vardı; yaşlı ve biraz huysuz, beyaz bir at. Boyan biraz somurtkandı, kuzularla pek oynamayı sevmezdi ama bizim için her zaman çok önemliydi. Ormanın derinliklerinden gelen vahşi hayvanlara karşı bizi hep korurdu. O ormanda neler yaşandığını, neler gördüğümü ilerleyen zamanlarda sana anlatacağım, söz! Ama işte Boyan, ormanın gizemli dünyasından gelen tehlikelere karşı bizim kahramanımızdı.

En iyi arkadaşım Geya ise dev gibi bir Bulgar çoban köpeğiydi. Boyumun tam beş katı kadar büyüktü! Geya’yla bataklık civarında koşturmayı çok severdik. O kadar güçlüydü ki, en korkunç canavarlara bile kafa tutabilirdi. O, sadece bir köpek değil, gerçek bir savaşçıydı! Geya’yla her gün yeni bir macera yaşamak, kalbimi pır pır ettirirdi.

Çiftliğin en bilge hayvanı, yumuşacık tüyleriyle Kobra adında bir kediydi. O her şeyi bilirdi, çünkü dünyayı karış karış gezmişti. Sanırım içimdeki maceracı ruhu, onun anlattığı hikâyeler daha da ateşledi. Kobra, çiftlikteki tüm hayvanları tanır, onların sırlarını, dertlerini bilirdi. Ne zaman biri bir çıkmaza düşse, soluğu onun yanında alırdı. Çünkü Kobra her şeyi bilirdi ve en akıllıca fikirleri hep o ortaya koyardı. Kobra yaşlı bir kedi değildi; ancak öylesine korkusuz ve maceracı ruhluydu ki, gittiği ve gördüğü her yeni yer ona bilgelik katıyordu.

Ama tabii, benim gibi maceracı bir kuzu bu kadar macerayla yetinir mi?
Benim en sevdiğim şey, yaz tatili yaklaşırken günleri saymak ve tekrar çiftliğe dönmek! Gideceğim gün yaklaştıkça kumlara her gün bir çizik atarım. Çok heyecanlı oluyor, biliyor musun?

Ama bu kum nereden mi çıktı? Hah, şimdi biraz kafan karıştı sanırım! Dağları anlatırken bu kum da nereden çıktı, dostum?

Evet, doğru tahmin ettin! Artık Eski Dağ’da yaşamıyorum. Daha büyük maceralar aramak için Avrupa’nın batısına taşındım. Şimdi Hollanda’da yaşıyorum. Burada, Texel adında bir ada var. Belki duymuşsundur! İşte bu adadaki kumlara yazıyorum! Çok farklı bir dünyada… Tüm yeni maceralarım burada geçiyor.

Sana söyleyebilirim ki, burada yaşadığım maceralar çok daha renkli, çok daha eğlenceli! Birçok yeni hikâyem var ve onları yakında sana anlatmaya başlayacağım!

Sana bir sır vereyim: Maceralarımı her akşam uyumadan önce anneme anlatırım, o da yazar. Ama merak etme, o bizden biri, kuzu dilimizi konuşuyor!

Ama şimdi… geç oldu ve benim uykum geldi. Ama uyumadan…Biliyor musun? Ben, doğduğum çiftlikle, yaşadığım yerle, postumun rengiyle, toynaklarımın büyüklüğüyle gurur duyuyorum. Kendini sevmek ve gurur duymak, bir maceracının temel özelliğidir..

Yarın yeni bir maceraya uyanacağım. Ama şimdilik… rüyalar dünyasında buluşalım!

İyi geceler,
Texie